Benim Küçük Karadeniz'im : Bolu
Bolu, Bolu ve yine Bolu. Senelerdir delicesine gitmek istediğim nadir yerlerden. Veeee sonunda adımımı atabildim buralara. Şuanda oraları çok çok güzel kar kaplasa ve karlı halini henüz canlı görememiş olsam da Ekim sonu yani tam da istediğim dönemde oradaydım. Doğanın yeşili, sarısı, turuncusu, kızılı aklınıza gelecek her rengi görebileceğiniz anı. Ve biliyor musunuz en ufak bir hayal kırıklığına uğramadım. Tam da hayallerimdeki gibi, tam da senelerdir aşkla baktığım fotoğraflardaki gibi 😍
Kamp için olsun, gezmek için olsun, stres atmak için olsun yani her şey için rahatlıkla gidebileceğiniz bir yer. İstanbul ve Ankara'ya yakın olması günübirlik gitmek isteyenler için bile büyük bir avantaj. Karadeniz'e gitmek istiyorsunuz ancak zaman, masraf, uzaklık gibi sebeplerden gidemiyorsanız Bolu sizin için en güzel gidebileceğiniz yer her anlamda. Her mevsim ayrı güzel, ayrı bir albenisi var. En güzel zamanı ne zaman derseniz eğer, ne kadar her zaman güzel de olsa bence en güzel anı Kasım'ın ilk haftası. Zaten o nedenle bu tarihlerde hem otel fiyatları artıyor hem de buradaki yoğunluk inanılmaz derecede artıyor.
Bolu'ya Nasıl Gittim?
İşteki haftalık izinden dolayı sadece iki gün kalabilsem de dolu dolu harika vakit geçirdim. Gürkan'ın bana eşliğiyle tabi daha da güzelleşti bu zamanlar. Bütün gece çalışıp sabah sekizde işten çıktıktan sonra hiç uyumamış bir halde (heyecandan nasıl uyuyabilirim ki) taktım koluma çantamı, e5'te başladım Bla Bla aracımı. İlk kez seyahat ettim Bla Bla ile. Giderken de İstanbul'a dönerken de hiçbir sıkıntı yaşamadım. Kesinlikle güvenle kullanabilirsiniz. Aynı parayı otobüse verip bunalmaktansa rahat rahat, bol muhabbetle yolculuğunuz eğlence içinde geçiyor. İstanbul'dan yaklaşık 3-4 saat arasında varabiliyorsunuz merkeze. Molalara, hıza ve yol durumuna göre tabi değişiklik gösterebilir.
Benim birtanecik aşkım : Yedigöller
Yedigöller için maalesef üzücü ve benim de hiç hoşlanmadığım bir durum var ki: Buraya herhangi bir otobüs, minibüs yok. Ya taksiyle gideceksiniz ya kendi özel aracınızla ya da otostop. Maalesef başka ulaşım şuanda mevcut değil. Taksi merkezde anlaşabilirseniz 100 TL ye kadar indiriyorlar. Merkezden araçla Yedigöllere ulaşım 1-1.5 saat sürüyor. Ve bu yol bol virajlı.
Yedigöller yolunda ne kadar güzel bir yere gideceğinizi anlıyorsunuz. Uçurum kenarı ve her taraf ormanla sis dolu bir yolculuk içinde yavaş yavaş ilerliyorsunuz. Ben varana kadar bile gözümü yoldan alamadım. Yolda özellikle merkezden çok fazla uzaklaşmadan daha, küçük küçük yerel halkın dükkanlarını görebilirsiniz. Manda yoğurdu, kaymağı çok fazla satılıyor buralarda. Yedigöllere yaklaştıkça iki seyir terasından geçiyorsunuz: Manzara ve Kapankaya Terasları. Maalesef otostopla geldiğimiz için teraslarda duramadık ancak eğer imkanınız varsa teraslarda durup biraz havayı solumanızı, manzarayı içinize çekmenizi şiddetle tavsiye ediyorum 😍
Veeee sonunda vardık hayaller alemine. Giriş ücretleri var , hatırladığım kadarıyla kişi başı 5 TL, kamp 29 TL idi. Otomobil, ve araç büyüklüğüne göre giriş fiyatları da değişiyor. Allahımmmm , kalbim küt küt. Gözlerim koca koca açıldı. Girişten aşağılara indikçe kapıldım bir büyüye, görseniz adeta aşık oldum. Türkiye'de Artvin - Karagöl ve Yedigöller. Görmeyi en çok istediğim yerler ve hayallerimden biri gerçek olmuş oldu. O an oradayım. Hissettiklerimi kesinlikle anlatamam. Fantastik, harika ötesi, rüyalar alemi, büyüleyici bir yer adeta cennet 💓
Yedigöller'de isterseniz kamp yapabilir isterseniz de bungalov evlerde konaklayabiliyorsunuz. Ağaç evlerin fiyatları maalesef ki yüksek. Çadırınızı istediğiniz yere atabiliyorsunuz, o konuda güvenlik görevlileri sıkıntı çıkartmıyorlar. Ancak birkaç kural var ve buranın korunabilmesi için uymamız gerekiyor. Yoksa burası da yok olan güzelliklerimizden olacak. Gündüz ateş yakmak, tüp ve mangal yakmak yasak kesinlikle. Güvenlik görevlileri dolaşıp yakanları uyarıyor. Tüp yakmıştık biz çay için ancak söndürmemiz gerekince görevliye sorduk ve sebebinin şu olduğunu öğrendik. Yedigöller etrafı dağlarla çevrili bir alanda ve yakılan odun- kömürden dolayı yükselen gazlar direkt göllerin üzerinde birikiyor. Bu durum da göllerdeki balıkların nefes almasını zorlaştırıyor. Eskiden yakma yasağı olmamasına rağmen sonradan bu yasağın konulmasının sebebi bu: Doğal hayatı korumak. Akşam ama saat 7'den sonra ateş yakabiliyorsunuz. Orada tenekeler var, mümkünse toprak zeminde değil de bu tenekelerde ateşlerinizi yakınız. Güvenlik görevlisinin dediği durumu akşam herkes ateş yaktıktan sonra çok net bir şekilde farketmiştim, gerçekten de gölün üzerine sis gibi çöktü bütün dumanlar. Lütfen attığınız çöplere, yaktığınız ateşe dikkat edin. Doğayı biz korumazsak, bu güzellikleri ne biz ne de başkaları göremeyecek. Çoğu yer gibi buralar da yok olacak. 😔
Aracınızı isterseniz girişe yakın yerlerde isterseniz aşağılarda bırakabilirsiniz. Büyük göl ve ilerisindeki restorana aracınızla gidebiliyorsunuz. Toplamda yedi göl var ancak hepsini gezmedik biz. Büyük göl, Nazlı Göl ve Derin Göl'ü gördüm. Nazlı Göl yolun sağı, Kuru Göl yolun solu şeklinde. Buradaki göller hep böyle zaten. Büyük Göl ile Derin Göl'de birbirine bağlılar. Nazlı Göl girişe yakın olduğu için daha fazla kalabalık oluyor. Biz bu nedenle Derin Göl çevresinde kampımızı yaptık. Fotoğraflarda gördüğümüz küçük akarsuyu arıyorsanız özellikle, Derin Göl'e akıyor. Ancak oradaki çadırınızı kurabileceğiniz alanlar maalesef herkesin ilk uğrak noktası olduğu için gittiğinizde boş bulamayabilirsiniz. Tuvalet konusunda çok şaşırdım ancak gerçekten temizdi ve öyle park içinde bir tane falan değil de ara ara var. Su içebileceğiniz ve suyu buz gibi çeşmeler yakın aralıklı olarak koyulmuş.
Deringöl'ün arkasından yani akarsuyun yanından ilerlediğinizde bataklık, şelale , tahta merdivenler, dilek çeşmesi ve gülen kayaları görerek Nazlıgöl'e ulaşıyorsunuz. Şelale güzeldi, bayağı da yaklaşabiliyorsunuz şelaleye. Dilek çeşmesi yedi tane yanyana çeşmeden oluşuyor, bir dilek tutarak yedi çeşmeden de su içtiğinizde gerçekleşirmiş inanışa göre. İnanmasam da eksik kalır mıyım, tabiki de dileğimi de tuttum her birinden su içtim de 😉 . Gülen kayalar hani nerde derseniz valla ben de bilmiyorum. İki kere geçtik o yoldan ama yanımdakilerle gözümüzü ayırmadan baktık. Yok gülen kaya falan. Kendi kendimize benzetmeye çalıştık oradaki bir kayayı ama emin de değilim. Yani kısacası gülen kayadan pek bir şey beklemeyin derim 😁
Hava durumuna gelecek olursak gece gerçekten soğuk oluyor. Biz de uyku tulumu yoktu ve akşam 9 gibi yağmur yağmaya başladı. Çadırım Decathlon'dan hepimizin aldığı milli çadırımız Arpenaz 2. Yağmur testini hiç yapmamıştım ve gayet de başarıyla geçti bu testten caaanımm çadırım. Zeminle çadır arasında herhangi bir branda, yaprak vs. yoktu. Çadırın içinde bir askeri yeşil mat (şişme değil), üstünde ince bir polar battaniye vardı. Üstümüze de ince bir battaniye koyduk. Peki nasıl hayatta kaldık o soğukta? İki - üç kat giyinme, şapka, eldiven, üstüste çoraplar, sabaha doğru giyilen kışlık kaban ve çadırımızın ısı yalıtımı sağolsun sabahı ettik valla 😁 Ve tabisi üşüdüğümüzde kuzenimle birbirimize sarılmalarımız 😍 Ama bir şey diyim mi, sabah uyandığınızda çadırı açıyorsunuz ve sadece kuş ve su sesi ile mis gibi orman havası karşılıyor ya sizi , işte içinizi koskocaman bir huzur, mutluluk kaplıyor. Yüzünüzde istemsizce bir gülümseme oluşuyor. "Hayat bu" diyorsunuz. Bu huzuru anlatamam, kesinlikle tatmadıysanız tadın.
Bolu denince akla gelir : Abant
Abant'a ulaşım çok daha kolay. Abant için Bolu merkezden belediye otobüsü mevcut. 22 numaralı belediye otobüsüyle merkezden Abant'a geçebilirsiniz. İlla belediye kartına sahip olmanız gerekmiyor. Ekim ayındaki fiyatıyla kişi başı 7.5 TL vererek bu otobüse bindik biz. Otobüs Abant girişinde durakta, Abant müze evinin orada indiriyor. Abant otobüslerinin merkezden en son kalkışı akşam 5. Çok geç saat olduğu için otostop sıkıntısından dolayı otostop yapamadık maalesef. Abant'a gece 9-10 arası geldik biz taksiyle. Yedigöller'den ayrılmamız uzun sürünce Abant otobüsünü kaçırdık ve ister istemez taksiyle gelmek zorunda kaldık. Bildiğimiz sarı taksilerde en fazla 100 TL'ye indirebildik, daha fazla inmediler. Pidecide otururken oradaki abi sağolsun, tanıdığı birini ayarladı. O kişiyle 80 TL'ye anlaştık. 20 TL, 20 TL'dir , hiç yoktan iyi 😉
22 nolu hat web sitesi
Abant'a ulaşım yolu olsun Abant'ın içindeki yol olsun Yedigöller'e göre çok daha düzgün. Kısacası daha şehirleşmiş bir yol var 😉. Abant'ta konaklama imkanı, restoran imkanı ve aktivite sayısı da çok daha fazla. Aktivite olarak yürüyüş yapabilir, bol bol fotoğraf çekebilir, bisiklete veya at arabasına binebilir, otobüse binip indiğiniz yerdeki Abant müzesini gezebilirsiniz. Bu müze ücretsiz ve içerisinde içi doldurulmuş hayvanlar sergileniyor. Abant Gölü'nde yaşayan endemik bir tür olan Abant alası da bir akvaryumda müze içerisinde sergilenmekte.
Kamp için Abant'ta kamp alanı var, ancak biz çok geç vardığımız için yerini bilmiyorduk. Bu nedenle gölün dibinde iki restoran arasındaki alana çadırımızı kurduk. Tuvalet konusunda Yedigöller gibi hiçbir sıkıntı çekmezsiniz. Hem temiz tuvaletler hem de yakın aralıklılar. Yine Yedigöller gibi yakın aralıklı suyunuzu doldurabileceğiniz ve içebileceğiniz çeşmeler de mevcut. Abant'taki kamp alanı ücretini maalesef kalmadığımız için bilemiyorum. Ancak biz gece geldiğimiz ve göl kenarında olduğumuz için herhangi bir ücret ödemedik. Taksiden indiğimiz andan sabah çantamızı sırtlanıp döneceğimiz ana kadar bir minicik kediyle kocaman bir köpek bize arkadaş oldular ve bütün gece korudular bizi; hiç ayrılmadılar yanımızdan 😍
O meşhur tek evli göl : Gölcük
Hepimizin bildiği meşhur tek evli fotoğrafın yeri Gölcük olur. Bu evde istesek bile kalamıyoruz maalesef. Devlet erkanlarının kalabileceği özel bir ev. Gölcük'e gitmeye maalesef işten dolayı vaktim kalmadı. Ancak zamanım olursa gidecektim, o nedenle araştırmıştım biraz. Gölcük için de 23 numaralı otobüsle merkezden Gölcük gölüne ulaşabiliyorsunuz. Gölcük'te kamp yapılamadığını belirtmişlerdi.
Tekrar gider miyim? Tabisi de kocaman bir EVETTTTT 😏. Özellikle gidemediğim için Gölcük'e ve ne kadar gitmiş de olsam Yedigöller'e tekrar gitmeyi çok ama çok istiyorum. Bana sorarsanız hangisi daha güzel diye, kesinlikle Yedigöller derim. Abant da güzel evet ama benim şahsi fikrim Yedigöller bir cennet. Yalnız yazıma baktığımda da Yedigöller'i ne kadar sevdiğimi anlamışsınızdır zaten 😁. Başka gezilerde görüşmek dileğiyle. Çüsssss👋
Kamp için olsun, gezmek için olsun, stres atmak için olsun yani her şey için rahatlıkla gidebileceğiniz bir yer. İstanbul ve Ankara'ya yakın olması günübirlik gitmek isteyenler için bile büyük bir avantaj. Karadeniz'e gitmek istiyorsunuz ancak zaman, masraf, uzaklık gibi sebeplerden gidemiyorsanız Bolu sizin için en güzel gidebileceğiniz yer her anlamda. Her mevsim ayrı güzel, ayrı bir albenisi var. En güzel zamanı ne zaman derseniz eğer, ne kadar her zaman güzel de olsa bence en güzel anı Kasım'ın ilk haftası. Zaten o nedenle bu tarihlerde hem otel fiyatları artıyor hem de buradaki yoğunluk inanılmaz derecede artıyor.
Bolu'ya Nasıl Gittim?
İşteki haftalık izinden dolayı sadece iki gün kalabilsem de dolu dolu harika vakit geçirdim. Gürkan'ın bana eşliğiyle tabi daha da güzelleşti bu zamanlar. Bütün gece çalışıp sabah sekizde işten çıktıktan sonra hiç uyumamış bir halde (heyecandan nasıl uyuyabilirim ki) taktım koluma çantamı, e5'te başladım Bla Bla aracımı. İlk kez seyahat ettim Bla Bla ile. Giderken de İstanbul'a dönerken de hiçbir sıkıntı yaşamadım. Kesinlikle güvenle kullanabilirsiniz. Aynı parayı otobüse verip bunalmaktansa rahat rahat, bol muhabbetle yolculuğunuz eğlence içinde geçiyor. İstanbul'dan yaklaşık 3-4 saat arasında varabiliyorsunuz merkeze. Molalara, hıza ve yol durumuna göre tabi değişiklik gösterebilir.
Benim birtanecik aşkım : Yedigöller
Yedigöller için maalesef üzücü ve benim de hiç hoşlanmadığım bir durum var ki: Buraya herhangi bir otobüs, minibüs yok. Ya taksiyle gideceksiniz ya kendi özel aracınızla ya da otostop. Maalesef başka ulaşım şuanda mevcut değil. Taksi merkezde anlaşabilirseniz 100 TL ye kadar indiriyorlar. Merkezden araçla Yedigöllere ulaşım 1-1.5 saat sürüyor. Ve bu yol bol virajlı.
Yedigöller yolunda ne kadar güzel bir yere gideceğinizi anlıyorsunuz. Uçurum kenarı ve her taraf ormanla sis dolu bir yolculuk içinde yavaş yavaş ilerliyorsunuz. Ben varana kadar bile gözümü yoldan alamadım. Yolda özellikle merkezden çok fazla uzaklaşmadan daha, küçük küçük yerel halkın dükkanlarını görebilirsiniz. Manda yoğurdu, kaymağı çok fazla satılıyor buralarda. Yedigöllere yaklaştıkça iki seyir terasından geçiyorsunuz: Manzara ve Kapankaya Terasları. Maalesef otostopla geldiğimiz için teraslarda duramadık ancak eğer imkanınız varsa teraslarda durup biraz havayı solumanızı, manzarayı içinize çekmenizi şiddetle tavsiye ediyorum 😍
Veeee sonunda vardık hayaller alemine. Giriş ücretleri var , hatırladığım kadarıyla kişi başı 5 TL, kamp 29 TL idi. Otomobil, ve araç büyüklüğüne göre giriş fiyatları da değişiyor. Allahımmmm , kalbim küt küt. Gözlerim koca koca açıldı. Girişten aşağılara indikçe kapıldım bir büyüye, görseniz adeta aşık oldum. Türkiye'de Artvin - Karagöl ve Yedigöller. Görmeyi en çok istediğim yerler ve hayallerimden biri gerçek olmuş oldu. O an oradayım. Hissettiklerimi kesinlikle anlatamam. Fantastik, harika ötesi, rüyalar alemi, büyüleyici bir yer adeta cennet 💓
Yedigöller'de isterseniz kamp yapabilir isterseniz de bungalov evlerde konaklayabiliyorsunuz. Ağaç evlerin fiyatları maalesef ki yüksek. Çadırınızı istediğiniz yere atabiliyorsunuz, o konuda güvenlik görevlileri sıkıntı çıkartmıyorlar. Ancak birkaç kural var ve buranın korunabilmesi için uymamız gerekiyor. Yoksa burası da yok olan güzelliklerimizden olacak. Gündüz ateş yakmak, tüp ve mangal yakmak yasak kesinlikle. Güvenlik görevlileri dolaşıp yakanları uyarıyor. Tüp yakmıştık biz çay için ancak söndürmemiz gerekince görevliye sorduk ve sebebinin şu olduğunu öğrendik. Yedigöller etrafı dağlarla çevrili bir alanda ve yakılan odun- kömürden dolayı yükselen gazlar direkt göllerin üzerinde birikiyor. Bu durum da göllerdeki balıkların nefes almasını zorlaştırıyor. Eskiden yakma yasağı olmamasına rağmen sonradan bu yasağın konulmasının sebebi bu: Doğal hayatı korumak. Akşam ama saat 7'den sonra ateş yakabiliyorsunuz. Orada tenekeler var, mümkünse toprak zeminde değil de bu tenekelerde ateşlerinizi yakınız. Güvenlik görevlisinin dediği durumu akşam herkes ateş yaktıktan sonra çok net bir şekilde farketmiştim, gerçekten de gölün üzerine sis gibi çöktü bütün dumanlar. Lütfen attığınız çöplere, yaktığınız ateşe dikkat edin. Doğayı biz korumazsak, bu güzellikleri ne biz ne de başkaları göremeyecek. Çoğu yer gibi buralar da yok olacak. 😔
Aracınızı isterseniz girişe yakın yerlerde isterseniz aşağılarda bırakabilirsiniz. Büyük göl ve ilerisindeki restorana aracınızla gidebiliyorsunuz. Toplamda yedi göl var ancak hepsini gezmedik biz. Büyük göl, Nazlı Göl ve Derin Göl'ü gördüm. Nazlı Göl yolun sağı, Kuru Göl yolun solu şeklinde. Buradaki göller hep böyle zaten. Büyük Göl ile Derin Göl'de birbirine bağlılar. Nazlı Göl girişe yakın olduğu için daha fazla kalabalık oluyor. Biz bu nedenle Derin Göl çevresinde kampımızı yaptık. Fotoğraflarda gördüğümüz küçük akarsuyu arıyorsanız özellikle, Derin Göl'e akıyor. Ancak oradaki çadırınızı kurabileceğiniz alanlar maalesef herkesin ilk uğrak noktası olduğu için gittiğinizde boş bulamayabilirsiniz. Tuvalet konusunda çok şaşırdım ancak gerçekten temizdi ve öyle park içinde bir tane falan değil de ara ara var. Su içebileceğiniz ve suyu buz gibi çeşmeler yakın aralıklı olarak koyulmuş.
Deringöl'ün arkasından yani akarsuyun yanından ilerlediğinizde bataklık, şelale , tahta merdivenler, dilek çeşmesi ve gülen kayaları görerek Nazlıgöl'e ulaşıyorsunuz. Şelale güzeldi, bayağı da yaklaşabiliyorsunuz şelaleye. Dilek çeşmesi yedi tane yanyana çeşmeden oluşuyor, bir dilek tutarak yedi çeşmeden de su içtiğinizde gerçekleşirmiş inanışa göre. İnanmasam da eksik kalır mıyım, tabiki de dileğimi de tuttum her birinden su içtim de 😉 . Gülen kayalar hani nerde derseniz valla ben de bilmiyorum. İki kere geçtik o yoldan ama yanımdakilerle gözümüzü ayırmadan baktık. Yok gülen kaya falan. Kendi kendimize benzetmeye çalıştık oradaki bir kayayı ama emin de değilim. Yani kısacası gülen kayadan pek bir şey beklemeyin derim 😁
Hava durumuna gelecek olursak gece gerçekten soğuk oluyor. Biz de uyku tulumu yoktu ve akşam 9 gibi yağmur yağmaya başladı. Çadırım Decathlon'dan hepimizin aldığı milli çadırımız Arpenaz 2. Yağmur testini hiç yapmamıştım ve gayet de başarıyla geçti bu testten caaanımm çadırım. Zeminle çadır arasında herhangi bir branda, yaprak vs. yoktu. Çadırın içinde bir askeri yeşil mat (şişme değil), üstünde ince bir polar battaniye vardı. Üstümüze de ince bir battaniye koyduk. Peki nasıl hayatta kaldık o soğukta? İki - üç kat giyinme, şapka, eldiven, üstüste çoraplar, sabaha doğru giyilen kışlık kaban ve çadırımızın ısı yalıtımı sağolsun sabahı ettik valla 😁 Ve tabisi üşüdüğümüzde kuzenimle birbirimize sarılmalarımız 😍 Ama bir şey diyim mi, sabah uyandığınızda çadırı açıyorsunuz ve sadece kuş ve su sesi ile mis gibi orman havası karşılıyor ya sizi , işte içinizi koskocaman bir huzur, mutluluk kaplıyor. Yüzünüzde istemsizce bir gülümseme oluşuyor. "Hayat bu" diyorsunuz. Bu huzuru anlatamam, kesinlikle tatmadıysanız tadın.
Bolu denince akla gelir : Abant
Abant'a ulaşım çok daha kolay. Abant için Bolu merkezden belediye otobüsü mevcut. 22 numaralı belediye otobüsüyle merkezden Abant'a geçebilirsiniz. İlla belediye kartına sahip olmanız gerekmiyor. Ekim ayındaki fiyatıyla kişi başı 7.5 TL vererek bu otobüse bindik biz. Otobüs Abant girişinde durakta, Abant müze evinin orada indiriyor. Abant otobüslerinin merkezden en son kalkışı akşam 5. Çok geç saat olduğu için otostop sıkıntısından dolayı otostop yapamadık maalesef. Abant'a gece 9-10 arası geldik biz taksiyle. Yedigöller'den ayrılmamız uzun sürünce Abant otobüsünü kaçırdık ve ister istemez taksiyle gelmek zorunda kaldık. Bildiğimiz sarı taksilerde en fazla 100 TL'ye indirebildik, daha fazla inmediler. Pidecide otururken oradaki abi sağolsun, tanıdığı birini ayarladı. O kişiyle 80 TL'ye anlaştık. 20 TL, 20 TL'dir , hiç yoktan iyi 😉
22 nolu hat web sitesi
Abant'a ulaşım yolu olsun Abant'ın içindeki yol olsun Yedigöller'e göre çok daha düzgün. Kısacası daha şehirleşmiş bir yol var 😉. Abant'ta konaklama imkanı, restoran imkanı ve aktivite sayısı da çok daha fazla. Aktivite olarak yürüyüş yapabilir, bol bol fotoğraf çekebilir, bisiklete veya at arabasına binebilir, otobüse binip indiğiniz yerdeki Abant müzesini gezebilirsiniz. Bu müze ücretsiz ve içerisinde içi doldurulmuş hayvanlar sergileniyor. Abant Gölü'nde yaşayan endemik bir tür olan Abant alası da bir akvaryumda müze içerisinde sergilenmekte.
Kamp için Abant'ta kamp alanı var, ancak biz çok geç vardığımız için yerini bilmiyorduk. Bu nedenle gölün dibinde iki restoran arasındaki alana çadırımızı kurduk. Tuvalet konusunda Yedigöller gibi hiçbir sıkıntı çekmezsiniz. Hem temiz tuvaletler hem de yakın aralıklılar. Yine Yedigöller gibi yakın aralıklı suyunuzu doldurabileceğiniz ve içebileceğiniz çeşmeler de mevcut. Abant'taki kamp alanı ücretini maalesef kalmadığımız için bilemiyorum. Ancak biz gece geldiğimiz ve göl kenarında olduğumuz için herhangi bir ücret ödemedik. Taksiden indiğimiz andan sabah çantamızı sırtlanıp döneceğimiz ana kadar bir minicik kediyle kocaman bir köpek bize arkadaş oldular ve bütün gece korudular bizi; hiç ayrılmadılar yanımızdan 😍
O meşhur tek evli göl : Gölcük
Hepimizin bildiği meşhur tek evli fotoğrafın yeri Gölcük olur. Bu evde istesek bile kalamıyoruz maalesef. Devlet erkanlarının kalabileceği özel bir ev. Gölcük'e gitmeye maalesef işten dolayı vaktim kalmadı. Ancak zamanım olursa gidecektim, o nedenle araştırmıştım biraz. Gölcük için de 23 numaralı otobüsle merkezden Gölcük gölüne ulaşabiliyorsunuz. Gölcük'te kamp yapılamadığını belirtmişlerdi.
Yorumlar
Yorum Gönder